19 Nisan 2024

Ey Memleketin Nankör Evladı ! Kalk ve Memleketini Savun !

Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu’nun, Kasım 2019 un ilk haftasında Kırşehir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü AKP döneminden kalan 7 milyon 300 bin liralık alacakları için icra takibine başladığını duyururken meclis toplantısında “Bütün belediye meclis üyelerinin desteğine ihtiyacımız var “diyerek yaptığı şu çağrı dikkat çekiciydi:

“Şimdiye kadar peşine düşmedikleri arsa bugün satılınca aynı milli emlak ve maliye gibi üzerine haciz koydurmasının zararı bize değil Kırşehir’e diye düşünüyorum. Bakın ben hiç bir siyasi partiyi töhmet altında bulundurmak istemiyorum kendi siyasi partililerim de dahil olmak üzere diyorum dikkat edin. Bana değil, bize değil, yönetime değil, meclise değil Kırşehir’e zarar veriyorlar. Özellikle kamu kurumlarındaki arkadaşlarımız , daire müdürlerimiz … Hiç kimse o daire müdürlüğünün tapusunu alıp gitmeyecek. Ne ben belediyenin tapusunu alıp gideceğim ne de o daire müdürleri. Yapılan işler Kırşehir’e kalacak, tarih herkesi yazacak. Burada bulunan bütün partilere sesleniyorum; bu dönemimize yakışır iyi işler yaparak iyi izler bırakarak gidelim. O yüzden hepimize toplumsal bir sorumluluk düşüyor. Buradan giderken arkamızda iyi bir iz bırakalım. Bu izde bir kişinin, bir grubun, bir siyasi partinin değil meclisin izi olsun istiyorum.Bu borcu arsa satarak ödeyelim deyince de buna da engel olmaya çalışıyorlar.Bugüne kadar alacağını almayan Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü , 7 Milyon 300 bin lira aklına yeni düşmüş herhalde icra takibi başlatmış.Özellikle AK Parti grubuna sesleniyorum ;bize değil Kırşehir’e kelepçe vuruyorlar.2 avukat ihale yoluyla borcumuzu ödemek için TOKİ’den sattığımız daireye ertesi gün icra koyuyor.Tabi ki borcumuz ödeyeceğiz, alacaklar haklılar ancak bu borç bugün yapılmış bir borç değil.Önceki yönetimden kalan bir borç. Tabi ki devlette devamlılık esas ancak elimizi, kolumuzu bağlayarak bizi hareketsiz hale getirmenin de bir mantığı yok. Elimizi ayağımızı bağlasalar da kafamızı çalıştırarak bunun üstesinden geleceğiz.”

***

 Şimdi sorun bu şehirde; “siyasiler ve seçilmişler” arasında “iktidar partisinden yana olup olmama ikilemi”nde bir “kör döğüşü tarafgirlik” ile tartışmanın çok ötesinde bir boyuttadır.

Seçilmişlerin vasfı ve kalitesi de bir anlamda şehrin kalitesidir ve geleceğini belirler.

Bir zamanlar dönemin üçüncü Menderes hükümetinde Kırşehirli bir Adalet Bakanı vardı. Kırşehir’in kaza haline getirilmesi ve Vilayetliliğimizin  elinden alınması işte bu “Kırşehir Milletvekili ve de Adalet Bakanı” zamanında oldu.

Mecliste Kırşehir’in ilçe haline getirilmesi konuşulurken hükümet sıraları koltuğunda sessiz sessiz oturan bu Bakana ve haliyle Kırşehir Milletvekiline birileri ayağa kalkarak, işaret parmağıyla göstere göstere şöyle bağırır:

Ey memleketin nankör evladı! Kalk ve memleketini savun!”

Bu rahmetli, Kırşehir Milletvekili Çiçekdağlı hemşerimiz Osman Şevki Çiçekdağ’ının  ta kendisidir.

Allah taksiratını affetsin.. Adalet Bakanlığından ayrıldıktan bir süre sonrada kan kanseri için gittiği Amerika dönüşünde Ankara’da 21 Temmuz 1956 günü hak dünyaya yürüdü bizde şimdi Neşet Ertaş’ın tabiriyle “yalandan yüzümüze gülen ”, “yalan dünya”dayız.

Bu kentin tarihi bu olayda da görüldüğü gibi hiç kimseleri “amma da parti militanlığı yaptı”diye “överek” kaydetmemiş, bundan sonra da kaydetmeyecektir.

Siyasi partiler birer hizmet araçlarıdır. Particilikte bir yere kadar makuldür. Lakin particilik uğruna bir yele sele kapılıp aklı mantığı bilimi karşıya alır şekilde bir “kör iddia” peşinde “tarafgirlik” noktasına uzanmamalı. Rahmetli Osman Şevki Çiçekdağ’nın Genel Başkanına ve Başbakanına hiç sorgulamadan ve hatta karşı çıkmadan bu konuda katıksız biat etmesi gibi olur sonuçları…

Ak Parti kurulduğu yıllardan 2007’lere kadar azalan bir seyir izlese de, ”istişare” ye çok büyük önem veriyor “insan kaynakları”nı çok güzel kullanıyor, akıllı beyinlerden istifade ediyor ama sonuçta kesinlikle bir ortak akıl düzlemini bir şekilde var ediyordu.

Bu durum giderek “kalfalıktan ustalığa” geçiş diye sunulsa da farklı sesler kesildi ve tüm teşkilatların üzerinde “tepeye ters düşmeyelim” kaygısı tutum ve davranışlarda belirleyici hale geldi.

TV açık oturumlarında bile parti yöneticilerinin katılım göstermemesi,  bunun yerine partiyi savunacak belirlenmiş isimlerin sahaya sürülmesi, dahası katılacaklara adı konmamış bir “blokaj” uygulanmasından, hatta milletvekillerinin dahası İl Başkanlarının bile bir çok konuda özgün açıklamalar ve röportajlardan kaçınması artık olağan bir durum olduki türk siyasal yaşamımızda milletin pek alışkın olmadığı da bir durum..

Ak Parti içerisindeki bu evrilme ve büyük değişim sanki “parlamenter sistem”in etkisiz kılınarak Başkanlık Sürecine yönelişle birlikte artan bir seyir izledi.

Düşünebiliyormuşsunuz ilerde sonuçlarını daha daha ağır olarak göreceğimiz Şeker Fabrikamızın Özelleştirilmesi sürecinde etkin ve yetkin iktidar partisi AKP’nin Belediye Başkanları ve Milletvekilleri İl Genel Ve Belediye Meclis Üyeleri velhasıl  Kırşehir  seçilmişleri ağızlarını açık tek bir söz edemediler “partimizin tepesine ters düşeriz de dengemizi bozarız” der gibi….

***

Şimdi bu şehirde;  “belediye başkanlığını kaybettik” diye belediyeyi çalışamaz hale getirmek isteyen ve yaşanmış bitmiş bir seçimin sonuçlarını demokratik temayül içinde görmeyip bir sülale, köy kavgası ruh hali yetiyle davranan “bozuk bir siyaset genetiği” içinde görülen ciddi bir damar var ki artık tümüyle ayan beyan ortada.

Buğun bu hırsın toplumsal ve kentsel karşılığı hiç yok. Odalarımız STK’larımızın ve tüm kamuoyunun ibretle izlediği işi siyaseten “özlük -üveylik” mecralarına kadar çekebilen basitliğin sürdürülebilirliği de görünmüyor.

Buğun AK parti içinde bu durumlara cidden karşı olan ciddi bir “makul memleket dokusu” da bulunuyor.

…Ve hatta AK Parti içindeki kongre sürecine giderken de bu ayrışmanın izleri görülüyor. AK Parti içindeki eski dokuya kendi arkadaş gurubu ile hükmeder görünen eski kurucu unsurlarını bile dışlayan kendi partisi içinde bile  “sorunlu bir arkadaş gurubu”nun kaybettikleri belediye üzerinde güçlerinin yettiği oranda siyasetin hükmettiği kurumları kullanarak operasyonel teşvikleri gözlemleniyor.

Bu süreçte de; tarihsel olarak “kötü anılmak” istemeyenler “keskin sirkenin küpüne zarar verdiği”ni biliversinler gari…

“Etkili siyaset yapacağım” derken  “Memleketin Nankör Evladı” konumuna düşmekte var.

error: Emeğe Saygı Lütfen.